ingilizcehocasi images

Discover Best ingilizcehocasi Images of World

#food #travel #sports #news #may #tuesday

Bu gönderi tüm öğretmenler için, özellikle de öğretmenlerimiz içindir. Bütün sıkı çalışmalarından dolayı onlara teşekkür ediyoruz! Dünya Öğretmenler Günü kutlu olsun! 👩‍🏫❤️ #yabancidil #ingilizceogretmeni #ingilizcehocasi #ingilizceegitmen #ingilizceegitmeni #ingilizceegitmenleri #ingilizceogret #ingilizceegitimi

10/5/2022, 11:00:16 AM

Ada ile ilk ders💐💐🤌🤌 #memnuni̇yet #ingilizceözelders #özelingilizce #ingilizcehocasi #ingilizcebaşlangıç

9/6/2022, 8:10:53 PM

📌Special mı, private mı? Hangisi "özel" anlamına geliyor? İkisi de! Farka bakalım. 🔹Special-özel fonksiyonlara sahip, belirli özellikleri olan, önemli anlamı olan şeyler için kullanılır. 🔹Private-gizli veya sadece sizin için yapılan şeyler, başkalarının görmemesi gereken şeyler için kullanılır. Aynı zamanda devlete değil de, özel sektöre ait olan şeyler için de kullanılır. 🐋Bilfen is a private school. (Bilfen özel bir okuldur) 🐋There is a special school where genius kids go. (Dahi çocukların gittiği özel bir okul var.) Cheers!🐟 #ingilizce #ingilizcehocasi #ingilizceogreniyorum #ingilizceogren #ingilizcesozler #ingilizcekelimeler

4/13/2022, 4:07:22 PM

Engoo'da bize sıkça sorulan bir soru "İngilizce seviyemin ne olduğunu nasıl bilebilirim?" oluyor Bunu anlamanıza yardımcı olması için ücretsiz seviye kılavuzumuzu ve ders materyallerimizi kullanın. Blogumuzu ziyaret edin ve İngilizce derslerinizden en iyi şekilde yararlanmak için daha fazla özellik bulun. #ingilizce #ingilizceogren #dilogrenimi #ingilizceyiseviyorum #hayatboyuingilizce #ingilizceeglence #ingilizcedeyimler #cevrimiciingilizce #ingilizcehocasi

3/13/2022, 11:00:57 AM

Bu dersimizde "I like& I dislike" Yerine kullanabilecegimiz daily phrases gorecegiz🍄😉👌🙏 #i̇ngilizcekursu #ingilizcedersimiz #ingilizcedersi #ingilizcehocasi #tekerekyolu Cambridge English where English rises @dr_sercanuysal

9/2/2021, 6:42:59 AM

📌"Dream of" mu doğru "Dream about" mu? Cevap kolay! İkisi de doğru ama anlamları farklı. 🎄Rüyada bir şey gördüysek "dream about" kullanıyoruz. -I was dreaming about you last night. -Sue is afraid she'll dream about her grandpa who died last week. -If we dream about something, it doesn't mean it will happen. 🎄Hayal ediyorsak "dream of" kullanıyoruz. -I dream of a big house with a nice garden. -I am sick of dreaming of you coming to me and apologising. -Don't dream of impossible things. Bu kadar kolay! Cheers!🐟 #ingilizcesozcuk #ingilizcesozler #ingilizcekelimeler #ingilzceogretmeni #ingilizceders #ingilizcehocasi #ingilizceöğreniyorum

6/11/2021, 10:18:35 PM

📌Gündemimiz aşı! Ama asıl kelimeyi ve onla ilgili olan başka kelimeleri kimse bilmiyor. Telaffuz da sıkıntılı.😇 Kısaca açıklıyorum, hemen ezberleyin. 🔘vaccine-aşı (veksin diye okunuyor) The vaccine is the best solution to cope with the pandemic. 🔘to get vaccinated - aşı olmak (veksineyted diye okunuyor) His grandpa got vaccinated 2 days ago. 🔘to vaccinate-aşı yapmak (veksineyt diye okunuyor) They vaccinated all the citizens. 🔘vaccination-aşılama (veksineyşn diye okunuyor) The vaccination has been completed. İşinize çok yarar, notlara kaydetmeyi unutmayın! Cheers!🐸 #ingilizcesozcuk #ingilizcesozler #ingilizcekelimeler #ingilzceogretmeni #ingilizceders #ingilizceci #ingilizcehocasi

5/21/2021, 9:42:49 PM

📌"What goes around comes around" ifadesini hiç duydunuz mu? Justin Timberlake böyle bir şarkı çıkarmıştı bir ara.  "Ne ekersen onu biçersin" anlamına gelir. Bunu günlük hayatta kullanabilirsiniz. 🐤 I feel a little sorry for her but I guess she never helped anyone. What goes around comes round. (Ona biraz üzülüyorum ama sanırım kendisi kimseye yardım etmedi. Ne ekersen onu biçersin.) 🐤She was a really mean girl at school. Now she has this bitter and lonely life with no friends whatsoever.  What goes around comes around. (Okuldayken o çok uyuz bir kızdı. Şimdi onun tamamen arkadaşsız acı ve yalnız hayatı var. Ne ekersen onu biçersin.) Cheers!🍃 #ingilizcesozcuk #ingilizcesozler #ingilizcekelimeler #ingilzceogretmeni #ingilizceders #ingilizcehocasi #ingilizceöğreniyorum

5/18/2021, 8:05:19 PM

📌"Too" kelimesi İngilizcede çok önemli fakat Türk öğrenciler bunu gerektiğinden fazla seviyor ve olmaması gereken yerlerde kullanıyorlar. 🐩"Too" herşeyden önce "da/de" anlamına geliyor. Burada sorun yok. -I will come too. (Ben de geleceğim) -I love you too. (Ben de seni seviyorum) 🐩"Too" ayrıca "fazla" anlamına geliyor. -I've eaten too much chicken, I feel sick. (Çok fazla tavuk yedim, kendimi kötü hissediyorum) -She calls me too often, I am sick of it! (O beni çok fazla arıyor, bundan sıkıldım!) Yani burada "too" her zaman olumsuz bir etki yaratıyor, hoşlanmadığımız durumlar için kullanıyoruz. 🐩Cümlenizde "çok" kelimesini kullanmak istiyorsanız "very", "so" işinize yarar. -I liked her dress very much! (Elbisesini çok beğendim) -You are so kind, thank you. (Çok kibarsın, teşekkür ederim) Cheers! #ingilizce #ingilzceogretmeni #ingilizceci #ingilizcehocasi #ingilizcesozcuk #ingilizceogreniyorum

5/13/2021, 8:54:25 PM

📌Special mı, private mı? Hangisi "özel" anlamına geliyor? İkisi de! Farka bakalım. 🔹Special-özel fonksiyonlara sahip, belirli özellikleri olan, önemli anlamı olan şeyler için kullanılır. 🔹Private-gizli veya sadece sizin için yapılan şeyler, başkalarının görmemesi gereken şeyler için kullanılır. Aynı zamanda devlete değil de, özel sektöre ait olan şeyler için de kullanılır. 🐋Bilfen is a private school. (Bilfen özel bir okuldur) 🐋There is a special school where genius kids go. (Dahi çocukların gittiği özel bir okul var.) Cheers!🐟 #ingilizce #ingilizcehocasi #ingilizceogreniyorum #ingilizceogren #ingilizcesozler #ingilizcekelimeler

5/12/2021, 4:56:25 PM

📌Boring mi, bored mi? Bu en çok karıştırılan konulardan bir tanesi. Aslında çok kolay, kısaca açıklıyorum. Notlarınıza kaydedin ve bir daha unutmayın:) -boring (sıkıcı) -bored (sıkılmış) 1. My job is boring. (İşim sıkıcı) 2. I am bored, let's go out. (Ben sıkıldım, haydi dışarı çıkalım) Aynısı başka kelimeler için de geçerli: -exhausting (yorucu) -exhausted (yorulmuş) 1. My job is exhausting. (İşim yorucu) 2. I am exhausted, I want to go to bed. (Ben yoruldum, uyumak istiyorum) -interesting (ilgi çekici) -interested (ilgilenmiş) 1. This story is very interesting. (Bu hikaye çok ilgi çekici) 2. Thank you, but I am not interested. (Teşekkürler, ama ilgilenmiyorum) Not: "bored' kelimesini sıkıldığımız zaman kullanıyoruz, üzüldüğümüz zaman değil. Yapacak bir iş bulamıyorsak, "I am bored" diyebiliriz. Cheers!🐲 #ingilizce #ingilizceogreniyorum #ingilizcehocasi #ingilizceogretmeni #ozelders #ingilizceci

5/11/2021, 7:38:40 PM

📌Bazen "get" ve "take" fiillerini karıştırıyoruz. İkisinin de ana anlamı "almak". Örneklere bakalım mı? -I got a call from my boss. (Müdürüm beni aradı/"arama aldım") -I take calls and sign papers in my office. (Ofisimde telefonlara bakıyorum ve evrakları imzalıyorum/"aramaları alıyorum") -I got a good job offer. (İyi bir iş teklifi aldım) -He offered me some money, I think I'll take it. (Sanırım, alacağım) -Where did you get this cup? (Bu fincanı nereden aldın?) -I took it from the kitchen. (Mutfaktan aldım) -Where did you get this cup? (Bu fincanı nereden aldın?) -I got it from your mom. (Annenden aldım) Cümleleri incelersiniz "got" ile "take" arasındaki farkı hissetmeniz gerekiyor. Birisi bize bir şey verdiğinde alıyorsak "got" kullanıyoruz, kendi isteğimizde bir şey alıyorsak "take" fiilini kullanıyoruz. Cheers!🐟 #ingilizce #ingilizcekelime #ingilizcehocasi #ingilizceogreniyorum #ogrenci #ingilizceci #ingilizcesozcuk

5/9/2021, 3:46:55 PM

📌"Apply" kelimesi "başvurmak" anlamına geliyor. Bunu biliyoruz. Bazen "to", bazen "for", bazen de "with" bağlaçlarıyla kullanılır, işte burada kafamız karışıyor. Örneklere bakalım mı? 🐦I applied for an internship. (Staj için başvuru yaptım) 🐦I applied for an internship at Google. (Google'da staj için başvuru yaptım) 🐦I applied to Google. (Google'a başvurdum) 🐦I applied with Kariyer.net. (Kariyer.net aracılığıyla başvurdum) Bunları iyicene karşılaştırın ve ezberlemeye çalışın. Bu konuda benzer örnek cümleleri kendiniz yazarsanız daha kolay öğrenirsiniz. Cheers!🌕 #ingilizce #ingilizcehocasi #ingilizceogretmeni #ingilizceogreniyorum #ingilizcesozler

5/5/2021, 5:37:09 PM

📌Work ve job kelimeleri birbirine çok benziyor, ama bazen aynı durumlardada kullanilmıyor.  Ayrıca work sayılamaz, job sayılabilir isimlerdir. ❄My work is very difficult. ❄I've had several jobs. “Work” hem isim, hem fiil olarak kullanılır. İlk  1650'li yıllarda çıktı (sanayi ile ilgiliydi). "Yapılan bir şey, eylem, iş" anlamına gelen eski İngilizcedeki “worc” veya “weorc” kelimelerinden çıktı.  “Job” kelimesi 1550'li yıllarda ortaya çıkmış ve "parça" anlamına gelen “gobben” kelimesinden geliyor.  Bu kelime daha çok birisinin size verdiği size para kazandıran görev anlamına geliyor. ❄Bazı standart ifadeler var, bunları ezberlemenizde fayda var, çünkü daha çok bu şekilde kullanılıyor. -to look for a job -to get a job -to find a job -to quit a job -to go to work -to finish work Sonuç: job belirli pozisyonla ilgili (daha spesifik), work daha genel aktiviteler ve eylemlerle ilgili. Cheers! #ingilizce #ingilizcehocasi #ozelders #ingilizcesozcuk #ingilizceogreniyorum

4/25/2021, 6:06:33 PM

Here you can find some tips for those who are learning English in Turkey? #ingilizcehocasi #ingilizce #ingilizceogren #ingilizceozelders #ingilizceöğreniyorum

4/21/2021, 9:37:41 PM

📌"Yasaklamak" ne demek? Prohibit mi? Ban mi? Forbid mi? Hepsini görüyoruz, detaylı inceleyelim, farkları görelim. Hepsi birbirine benziyor, bana soruyorsanız forbid ve prohibit daha yakın, ban biraz daha genel ve sert. ✔Ban-daha önce serbest olan bir şeyin yasaklanması. Daha çok geçici resmi yasaklar için kullanılıyor. -They banned guns in my city. -Alcohol is banned till the end of April. ✔Forbid-kanun değildir, ama resmi kurumların çıkardığı yasaklar için kullanılır. Kimler yasaklayabilir?  A company, a religion, a boss, a land lord, etc. Resmi cezalar uygulanmaz, fakat başka türlü cezalar olabilir. -It is forbidden to smoke in my company. (=smoking is forbidden) -My land lord forbade me to get a pet. (=getting a pet is forbidden) ✔Prohibit ise forbid ile ban arasında bir şeydir. Forbid'den daha resmi (resmi ceza uygulanabilir), ama ban kadar genel bir kural değil. -Prisoners are prohibited from smoking in their cells. (=smoking is prohibited) -The restaurant is prohibited from selling or serving alcoholic beverages to customers for one month.(=selling alcohol is prohibited) Cheers!🐦 #ingilizceogretmeni #ingilizce #ingilizcehocasi #ingilizceci #ozelders

4/19/2021, 10:01:00 PM

▫️Kelimeleri yukarıdan aşağı dizip yanına anlamlarını yazdığınız listelerden siz de hazırladınız mı hiç? Uzun uzun ezberlemek için çaba harcadığınız bu listeden bugün kaç kelime hatırlıyorsunuz? Belki de hiç. ▫️Bana en çok sorulan sorulardan biri "Bunca kelime nasıl ezberlenecek hoca?"😄 Hemen söyleyeyim şöyle ezberlenecek: her bir kelime farklı zamirler, sıfatlar, nesneler ve özellikle de farklı zamanlar kullanılarak hem olumlu, hem olumsuz hem de soru formunda örneklendirilecek. Hayalgücünüzü çalıştıran dolu dolu cümlelerle kendi örneklerinizi oluşturduğunuzda bu kelimeleriz hatırlanma olasılığı çok daha yüksektir. ▫️Her zaman söylediğim gibi, kelimenin nasıl kullanılacağını bilmek de en az anlamını bilmek kadar önemlidir. Anlamını bildiğiniz kelimeyi kullanarak bir cümle oluşturamadığınızda o kelimenin anlamını bilmenin hiçbir değeri yoktur. . . . . . #english #englishteacher #teacher #ingilizce #ingilizceogretmeni #ingilizceders #ingilizceozelders #ingilizcehocasi #businessenglish

3/4/2021, 2:22:11 PM

Kendi dilimiz Türkçe'de "çok" kelimesini kullanırken çok cömertiz (bakın burada bile çok dedim). Söz konusu olan İngilizce olduğunda -very- sözcüğünü kullanmak konusunda olabildiğince "cimri" olmak en iyisidir. Very kullanmak yerine duruma uygun daha güçlü başka bir sıfat kullanmaya çalışın. İngilizce sıfat konusunda en zengin dillerden biridir. . . . . . . . . . . . . #ingilizce #english #ozelders #ingilizceogretmeni #ingilizcehocasi #englishteacher #yds #yokdil #yks #sinav #sinavingilizcesi #isingilizcesi #businessenglish

3/3/2021, 8:41:21 PM

📌Yemek, temizlik ve ilaçlarla ilgili bazı kelime ve ifadeleri paylaşmak istiyorum. 🔸to cut in half-ortadan kesmek Use a big knife and hold your sandwich firmly to cut it in half. 🔸to be on ...-bir ilaç (veya uyuşturucu kullanmak) She has been on antidepressants for the past 5 years. 🔸to spread-yaymak, sürmek Can you spread the butter on my toast? 🔸to pour-dökmek, sıvıyı koymak My cup cracked when I was pouring tea in it. (crack-çatlamak) 🔸to spill- dökmek (yanlışlıkla) What shall I do if I spill tea on my laptop? 🔸to mop the floor-yerleri silmek How often do you mop the floor in your apartment? 🔸to get vaccinated-aşı yaptırmak You can get vaccinated at a local pharmacy. 🔸to get rabies shot-kuduz aşısı yaptırmak You should get rabies shot if a dog bit you. 🔸to load the dishwasher-bulaşık makinasını çalıştırmak Could you load the dishwasher after dinner? Cheers!🐌 #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ozelders #ozelingilizcedersi #ingilicekonusma

12/3/2020, 9:42:46 AM

📌Myself/ourselves/themselves Kendim/kendimiz/kendileri I-myself You-yourself/yourselves He-himself She-herself It-itself Our-ourselves Them-themselves 🔸Özne ve nesne aynıysa bu kelimeleri kullanıyoruz. ▫I blame him. (Özne ve nesne farklı, klasik bir cümle. Onu suçluyorum) ▫I blame myself. (Suçlayan benim, suçlanan da benim. Özne ve nesne aynı olunca myself diyoruz. Kendimi suçluyorum) ▫I like her. (Onu beğeniyorum) ▫I like myself. (Kendimi beğeniyorum) 🔸Bazı fiillerden sonra myself kullanılmaz. Mesela feel/relax/meet/concentrate/shave/dress/wash. ▫I feel bad. (Kendimi kötü hissediyorum. Türkçe düşünecek olursak feel myself dememiz lazim, ama İngilizce düşünmeye çalışalım.) 🔸-selves ve each other arasındaki farka bakalım: ▫We looked at ourselves in the mirror. (Biz kendimize baktık) ▫We looked at each other and laughed. (Birbirimize baktık) 🔸Bazen de -self kelimelerini "kendi başıma" anlamında kullanıyoruz. ▫I fixed my bicycle myself. ▫Let's paint the office ourselves. #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilizcesözler #ozelders #ozelingilizcedersi

11/27/2020, 4:13:07 PM

📌"So ve such". İnsanlar çoğu zaman "such" kelimesinin varlığını unutup onun yerine "so" kullanmaya çalışıyor. Burada bazı kurallar var, birlikte bakalım mı? 🔸Such+noun (isimlerle kullanılır) such a story- öyle bir hikaye  (ki) such people- öyle insanlar  (ki) Such people will never help you. I have never heard such a story. 🔸Such+adjective+noun (sıfat ve isimle kullanılır) such a nice story-öyle güzel bir hikaye (ki) such lovely people-öyle güzel insanlar  (ki) They were such lovely people, I want to see them again. It was such a nice story, I was really happy to hear it. 🔸So+adjective/adverb (sıfat ve zarflarla kullanılır) so funny-o kadar komik  (ki) so well-o kadar iyi (ki) She was so funny, I couldn't stop laughing. You can cook so well, I don't really want to eat out. 🔸Bazen "so" ve "such" "bu kadar" anlamına geliyor. I didn't realize you were so young. I didn't know you had such a big house. Cheers!☔ #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilizcedeyimler #ingilizcekonusma #ozelders #ozelingilizcedersi

11/25/2020, 6:10:42 PM

📌“To join”  fiili Türkiye’de çok seviliyor ve tüm gerekli ve gereksiz yerlerde kullanılıyor😊 Gerek yok. Nerede kullanıldığını anlatayım:  🔸"Join" bir takıma, gruba, organizasyona katılmak demektir (askeriye için de geçerli). Join fiilini kullanıyorsak bir grubun resmi bir parçası oluyoruz demektir. ·         Ichiro joined the Yankees in 2012. ·         I joined the gym with my sister. ·         It’s quite expensive to join that yacht club. ·         I heard Bob wants to join the navy. 🔸"Enter" de aynı şekilde resmi işlemler için geçerli, fakat daha çok üniversite veya başka okullar için kullanılıyor (+askeriye). ·        I entered Colombia University in 2011. ·         Jack is entering medical school in the spring, so he’s very busy preparing for that. ·         Sue met Frank just after she entered college. ·         If you enter the army, you will serve for at least two years. 🔸"Attend" daha resmi bir kelime, bir etkinliğe, görüşmeye veya konferansa katılmak anlamında kullanılır. İş dünyasında çok yaygın. ·         I attended Jack’s wedding. How lovely! ·         Are you attending the meeting tomorrow? ·         The boss asked me to attend the workshop on Tuesday. 🔸"Go to" fiili attend ile aynı anlama geliyor, ama biraz daha az resmi. ·         I went to Jack’s wedding. How lovely! ·         Are you going to the meeting tomorrow? ·         The boss asked me to go to the workshop on Tuesday. 🔸"Participate in" bir etkinliğe katılmak ve orada aktif bir rol oynamak anlamında kullanılır. (Participate in kullanıyorsak bu sadece attending olmuyor, etkinlikteki herkesle birlikte bir şey yapıyorsunuz demek). ·        Everyone who went to the meeting had a chance to participate in the Q&A session. ·         I participated in the debating club when I was in college. ·         Since this is an interactive presentation, I want to encourage everyone to participate in the discussion. Cheers! #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilizceöğreniyorum #ingilizcesözler #ingilizceden #ingilizceden

11/24/2020, 5:36:04 PM

📌Phrasal verbs! Bunları kullanmayı unutuyoruz diye düşünüyorum. Kısa bir liste hazırladım: 🔸to bring up-dile getirmek  You keep bringing this matter up, I can't stand it any more. Başka bir anlamı daha var: çocuk yetiştirmek Linda was brought up by her aunt. 🔸to come up with-fikir üretmek The project wasn't moving at all until Jack came up with this great idea. 🔸to come up-ortaya çıkmak, konuşulmak. I wanted to ask him about his plans, but the topic never came up, so I decided not to ask. (konu hiç açılmadı anlamında) 🔸to save up for something-bir şey için para biriktirmek She is saving up for college. 🔸to put up with something-dayanmak, tolere etmek I am sick of putting up with this! I am leaving. 🔸to tear up-yırtmak I didn't even read your letter, I tore it up and threw it away. 🔸to mix up-karıştırmak I mixed those 2 books up and brought the wrong one to school. 🔸to make up-uydurmak If you don't know the answer, make it up! Cheers! #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilizceöğreniyorum #ozelingilizcedersi #ozelders

11/20/2020, 3:33:20 PM

📌Bir önceki konumuza geri dönüyorum ve daha zor kalıp ve sözlerden bahsedeceğim. Bu sefer günlük konuşma ile ilgili olacak. 🔸to exaggerate-abartmak Don't exaggerate, I call you every day. 🔸needy- ilgi isteyen (negatif anlamda) I can't be friends with someone so needy, she keeps calling me to ask what I'm doing every 5 minutes. 🔸to be even-ödeşmek We'll be even when I punch you 5 times just like you punched me. 🔸fundamental/essential-ana, temel I can't be friends with you, we have fundamental differences. 🔸unlikely-düşük ihtimali olan It's pretty unlikely that they'll call you after these events. 🔸coherent-anlaşılır, mantıklı I am expecting a well-balanced, coherent presentation from you. 🔸to maintain-korumak We have to maintain her mental health if we want to live a peaceful life. 🔸inappropriate-uygunsuz I hate these inappropriate conversations among colleagues at work. 🔸trap-tuzak Don't accept their business offer. It's a trap! (You are walking into a trap) 🔸to feel trapped-köşeye sıkışmış, daralmış hissetmek I don't know what to do, I have too many problems to solve. They make me feel trapped. Cheers! #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilizceöğreniyorum #ozelingilizcedersi #ozelders

11/18/2020, 4:13:33 PM

📌B1-B2-C1 Çoğunuzun seviyesi B1 cıvarında olduğu için çoğu zaman herkese uyacak şekilde bilgi paylaşmaya çalışıyordum, ama daha yüksek seviyede olan öğrenciler de var. Onları da unutmayalım.  Bugün toplantı dilinde kullanılan bazı sözcükleri paylaşmak istiyorum. İş hayatınızda işinize çok yarayacak. Bazılarını biliyorsunuzdur. Önemli olan tekrar etmek, kullanma şekline ve bağlaçlara dikkat etmektir. 🔸to facilitate-kolaylaştırmak The government decided to facilitate trade between 2 countries. 🔸bilateral/multilateral-çift taraflı, çok taraflı The multilateral trade facilitation agreement was signed in September 2020.  🔸to proceed-devam etmek Now we will have a coffee break and then the chairman will proceed. (can be used during the meeting) 🔸to notify-bildirmek We were notified that Georgia refused to sign the agreement. 🔸to comply with-...a uymak Each country has to comply with the guidelines if they want to be involved in the process. 🔸to be involved in-...e dahil olmak/edilmek The minister was involved in money laundering (kara para aklama). 🔸the floor is yours-söz sizde 🔸custom/customs-gelenek/gümrük (bu ikisini çok karıştırıyorlar) I don't like the customs in that country, they are stupid. (buradaki S çoğul eki, gelenekleri sevmiyorum demek istedik) The customs procedures are incredibly difficult here. (burada zor gümrük prosedürlerinden bahsediyoruz) 🔸to stress something-bir şeyi vurgulamak I'd like to stress the importance of our new guidelines. (...i vurgulamak isterim) 🔸to depend on something-bir şeye bağlı olmak. The date of the next meeting will depend on our finances. 🔸Bir de uluslararası toplantılarda konuşurken hangi sözlerle başlıyorsunuz? Ezberinizde bir kalıp var mı? -Dear Mr. Chairman/Madam Chairperson, thank you for your kind invitation. I'm very glad to be a part of this important meeting/event. 🔸Sözlerimize nasıl son verelim? To sum up..... (Buraya sunumunuzla veya konuşmanızla ilgili son sözleri ekleyebilirsiniz) Thank you for attention and your patience. Bunlardan daha çooook var kafamda. Tek seferde paylaşmayayım.😊 Cheers!🍀 #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizce

11/17/2020, 1:37:47 PM

📌“This is also true” demek için ‘also‘, ‘as well‘, ‘too‘, ‘so‘, ‘either‘ and ‘neither‘ kullanabiliriz. Bazılarından şimdi bahsetmek istiyorum: 🔘Also, as well, too Bu üç kelime “in addition”(ayrıca, ek olarak, da/de) anlamina geliyor. Pozitif cümlelerde kullanılır: I like basketball and I also like football. I like basketball and I like football too. I like basketball and I like football as well. Anlamda fark yok, ama dikkat edelim cümledeki yerleri açısından fark var. 🔸Also ‘Also’ daha çok yazı dilinde kullanılır ve cümlenin farklı yerlerine konulabilir: — ana fiilden önce (sık sık yardımcı fiil ile ana fiil arasında) Jill walks to school, and Sara also walks to school. I love chocolate. I also love pizza. I can also speak French. I have also been there. — ‘to be‘ fiilinden sonra I am also Canadian. I was also there. -Sonraki bilgileri vurgulamak istersek “also” kelimesini cümlenin başına da koyabiliriz: It’s very humid. Also, you can easily get sunburnt. 🔸Too ‘Too’ pozitif cümlenin sonunda kullanılır: I love chocolate. I love pizza too. Frank can come with us. Nancy can come with us too.  ‘Too’ özneden sonra da kullanılır bazen ama daha çok kitap dilinde (özneyi vurgulamak istiyorsak): We, too, have been very pleased to be there.   🔸As well ‘As well’ anlam ve cümledeki yeri açısından “too” kelimesine benziyor: I’ll have steak please. And I’ll have vegetables as well. My mother can’t drive a car. – My mother can’t drive as well. 🔸So Bu kelime devrik cümlelerde kullanılıyor. Alttaki kalıba mutlaka bakın: I like basketball and so does my brother. (This means the same as ‘I like basketball and my brother likes basketball too’.) Note: The structure here is [so + auxiliary verb + subject]. NOT: I like basketball and so likes my brother. We use ‘so do I‘ to say that a positive sentence is also true for me: – I hate mushrooms. – So do I (=ben de). 🔸Konuşma dilinde çok basit cümleleri de kullanabiliriz:   I can swim. I can swim too. I can too. Me too. So can I. Cheers! #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilicekonusma #ingilizceöğreniyorum #ozelders #ozelingilizcedersi

11/15/2020, 10:57:51 AM

📌Verb+preposition konusuna devam ediyorum. Mutlaka not alın. Daha da faydalı olmasını istiyorsanız her fiille birer örnek cümle yazın. 🔹ask (somebody) for I wrote to the company asking them for more information about the job. I asked my mum for those beautiful earrings. (Bir şey vermelerini rica ediyoruz) but I asked him the way to the main square. She asked me my name. (bu cümlelerde bir şey öğrenmeye çalışıyoruz) 🔹apply for something-başvurmak I will apply for that job. Why don't you apply for the internship? 🔹wait for I've been waiting for you at home. Don't wait for me, I'll be late. 🔹leave (a place) for-bir yerden bir yere gitmek I left home for the office at 7 a.m. yesterday. 🔹look for-aramak I am looking for my keys. Can you help me? 🔹search (something) for-aramak I've searched the house for my keys, but I still can't find them. (bir önceki fiile göre burada house kelimesi var, nerede aradığımızı söylüyoruz. bu kalıp "look for" fiiline uymaz) Cheers!🐟 #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilizceöğreniyorum #ingilizceden #ozelders #ozelingilizcedersi

11/13/2020, 9:06:25 AM

📌Verb+preposition konusuna devam ediyorum. Çok fazla fiil var, en önemli olanlara bakalım. (Aşağıda da bonus olarak "care" fiili hakkında kısa bilgi vereceğim) 🔸verb+about ▫talk/read/know about We talked about our life and work. ▫have a discussion about, BUT discuss something (no preposition) We had a discussion about our future plans. We discussed our future plans. ▫do something about something (bir durumu düzeltmek) If you lost your job, it doesn't mean you should sit at home. Get up and do something about it! --------------------------------- 🔸care about somebody/something -birisinin önemli olduğunu düşünmek I care about you. 🔸care for somebody/something-bir şeyi beğenmek veya istemek (sorularda ve negatif cümlelerde) Would you care for a cup of coffee? (=would you like...?) I don't care for very hot weather. (=I don't like) 🔸take care of...= look after (bakmak, ilgilenmek) Take care of yourself!  I'll take care of you if you lose your job, don't worry. Cheers!🐌 #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilicekonusma #ingilizceöğreniyorum #ozelders #ozelingilizcedersi

11/10/2020, 8:50:03 AM

📌Verb+preposition Fiillerden sonra "to" mu kullanmamız gerekiyor, "with" mi"? Yoksa "about" mu? Bu konu çok basit, çünkü anlamanıza gerek yok. Zor olan kısım bunu ezberlemeniz gerektiği. 🔸Verbs+to: ▫talk to/speak to Who are you talking to? ▫listen to I never listen to music. ▫apologise to...for... (özür dilemek) I'd like to apologise to Mrs. Smith for breaking her vase. (vase-vazo) ▫explain something to somebody (açıklamak) Can you explain it to me? (Bana bunu açıklar mısınız?) 🔸Verbs+ NO preposition: ▫call somebody I'll call you tomorrow. ▫answer somebody/something Answer my question! Why don't you answer me? ▫ask somebody I'll ask him about our plans. ▫Thank somebody I'd like to thank him for his help. 🔸Verbs+at ▫look/smile/stare at Stop staring at me, this is rude! ▫ wave at (el sallamak)   I waved at her and she waved back. ▫laugh at Stop laughing at these stupid jokes! Cheers! #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilizcedeyimler #ozelders #ozelingilizcedersi

11/9/2020, 3:39:58 PM

📌"Will" ve "going to" gelecek zaman için kullanılır. Peki neden bazen "I will go" bazen "I'm going to go" diyoruz? 🐟"Will+infinitive" aşağıdaki durumlarda kullanılır: 1. Konuşma sırasında bir şey yapacağımıza karar veriyorsak -There is no milk in the fridge! -Ok, I'll go to the store. 2. Şahsi fikrimize bağlı tahminlerde -I think he won't win the elections. 3. Gelecekte kesin olacak bir eylem -It will snow in winter. 4. Söz veriyorsak, talep ediyorsak, red ediyorsak -I'll help you tomorrow, I promise. 🐟"Going to+infinitive" ise şu durumlarda kullanılır: 1. Daha önce karar verdiysek -There is no milk in the fridge! -I know, I'm going to go to the store and get some after lunch. 2. Şimdi duyduğumuz veya gördüğümüz bir şeye bağlı tahminlerde -This girl's going to win the race. Look at her! She is so fast! Cheers!☔ #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilizceöğreniyorum #ozelders #ozelingilizcedersi

11/7/2020, 10:19:56 AM

End/Finish/Run out of farkından bahsedelim. Zor soruları sormayı biliyorsunuz, daha önce bu konuyu hiç düşünmemiştim. Neyse, kendimizi zorladıkça gelişiyoruz.😄 1. "To finish" fiilinden sonra hem isim, hem de ING'li fiil kullanabiliriz, ama "to end" fiilinden sonra sadece isim kullanabiliriz. 2. İkisinin de anlamı "bitirmek", ama "to finish" eylemin bir kısmını bitirmek demek iken, "to end" bir eylemi tamamen sona erdirmek anlamına geliyor (çoğu zaman biraz daha global). Bunlar yine de eş anlamlı kelimeler ve birbirine benziyor. 🐦 He never lets me finish a sentence. You’ll never finish that hamburger – it’s too big for you. Have you finished cleaning the floor yet? Workers were straining to finish the job. The last two runs to finish from one ball. 🐦 How do you end a letter to somebody you don’t know? She ended her concert with three songs by Schubert. Her grandpa ended his days (=died)  in a hospital. --------------------------------------------- Bir de.... "To run out of" -bir şeyi tüketip bitirmek Bu fiil eylem ve süreçler için değil, elimizdeki varlıklar, objeler, maddeler için kullanılır. ▫We ran out of bread last night. ▫We've run out of money, I have to find a job. ▫Mum's run out of milk and butter, can you run to the store? Cheers!🌷 #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilizceöğreniyorum #ingilizcesözler #ozelders #ozelingilizcedersi

11/5/2020, 3:55:22 PM

📌Prepositions! Dikkat edelim, bunlarla birlikte fiil kullanıyorsak ING ekini koymalıyız. 🔘in/for/about ve diğerleri +ING. Kısa bir listede toparlamak istiyorum: 🔸to be interested in-bir şey ile ilgilenmek Are you interested in joining us? 🔸to be good at-bir şeyde iyi olmak I am good at knitting. 🔸to be fed up with-bir şeyden usanmak She is fed up with studying. 🔸how about-...e ne dersin? How about meeting tomorrow? (yarın buluşmaya ne dersin?) 🔸instead of-yerine Why don't you find a job instead of sitting at home? (Hep evde oturmak yerine neden iş bulmuyorsun?) 🔸in spite of-rağmen He went to work in spite of feeling ill. (Hasta olmasına rağmen işe gitti.) 🔸before-...den önce I'll call you before going to work. (İşe gitmeden önce seni arayacağım.) 🔸after-...den sonra What did you do after quitting your job? (İşi bıraktıktan sonra ne yaptın?) ("After you quit (V2) your job" de diyebiliriz) 🔸by-...yaparak You can improve English by watching TV series. (Dizi seyrederek İngilizce'yi geliştirebilirsin) 🔸without-...madan I said it without thinking. (Bunu düşünmeden söyledim) I want to have a nice day without worrying. (Endişelenmeden güzel bir gün geçirmek istiyorum) Cheers! #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizceöğreniyorum #ingilizcesözler #ingilizceden #ozelders #ozelingilizcedersi

11/4/2020, 1:41:55 PM

📌"The more the merrier" sözünü neredeyse her filmde duyuyoruz ("ne kadar çok şey/insan olursa o kadar iyi olur" anlamına geliyor). Bu kalıp çok faydalı ve onu farklı durumlarda kullanabiliriz.  Kısa model ve uzun model var.  🔘Uzuna bakalım. Formül bu: The + comparative adjective+ clause, the+comparative adjective+clause.  ▫The more he reads, the less he understands. (Ne kadar çok okuyorsa, o kadar az anlıyor). Bunu farklı zamanlarda da kullanabiliriz: The more he read, the less he understood/ The more he reads, the less he'll understand. ▫The older we grow, the smarter we become. (Ne kadar çok yaşlanıyorsak, o kadar akıllanıyoruz). Geçmişle ilgili de aynı cümleyi kurabiliriz: The older we grew, the smarter we became. ▫The higher you climb, the colder it gets. (Ne kadar yükseğe tırmanırsan, o kadar soğuk oluyor). The higher you climb, the colder it will get/ The higher you climbed, the colder it got. 🔘Kısa model bu: ▫The colder the better. (ne kadar soğuk, o kadar iyi) ▫The stronger the better. (ne kadar güçlü, o kadar iyi) ▫The darker the worse. (ne kadar koyu, o kadar kötü) Bunların farklı ve daha karışık modelleri de var, ama ana konu budur, kısaca anlattım. Cheers!🐲 #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilizceöğreniyorum #ingilizcesözler #ingilizceden #ozelders #ozelingilizcedersi

11/3/2020, 2:10:23 PM

Bugün depremle ilgili bazı kelime ve ifadeleri paylaşmak istiyorum. Umarım bunlara hiç ihtiyacımız olmayacak: 🔸earthquake-deprem 🔸to evacuate-boşaltmak, tahliye etmek People who live along the coast are being evacuated as the hurricane approaches.  During World War II, children were evacuated from London to the country.   🔸to collapse-yıkılmak 5 buildings collapsed during the earthquake. She came home from work and collapsed on the sofa (yorgunluktan düşmek anlamında da kullanılıyor) 🔸to get stuck in-bir yerde sıkışmak A family of 4 got stuck in the elevator during the earthquake. 🔸Aftershock-büyük depremden sonra meydana gelen küçük sarsıntılar 🔸Search and rescue operation-arama kurtarma operasyonu 🔸Rescuer-kurtarıcı 🔸to leave the building-binayi terk etmek 🔸to hide under...-...altında saklanmak 🔸Epicenter-deprem merkezi  🔸to be damaged-zarar görmek Several buildings were damaged by the earthquake. 🔸to be injured-yaralanmak 30 people were injured during the earthquake. That's it for now. No "Cheers". #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilizceöğreniyorum #ingilizcesözler #ozelders #ozelingilizcedersi #deprem

11/2/2020, 2:18:48 PM

📌Yine slang konusuna dönelim. Sonuçta bu kelime ve ifadeleri her gün kullanabiliriz. Az vaktim var, bu yüzden küçük ama faydalı bir gönderi hazırlayacağım.😜 (resimde de sizin icin bu gonderiyi hazirliyorum!) Ready, steady, go! 🔸to rain cats and dogs (bardaktan boşanırcasına yağmak):  -In the middle of the match it started to rain cats and dogs.     🔸rain check (özel iptal etme izni/"yağmur çeki"): -I have to cancel our meeting today, I've got too much work to do. Can I get a rain check? ("başka bir gün yapabilir miyiz?" anlamında) 🔸to rat someone out to someone (birini satmak, ele vermek): -I can't believe John ratted me out to the teacher. Now I'll get expelled! (to get expelled-okuldan atılmak) 🔸rock-önemli bir kelime, klasik sözlüklerimize bakacak olursak "taş" anlamına geliyor. Ama detaylı inceleyelim! -Öncelikli olarak yolda bulduğumuz taşlara "rock" diyoruz, inşaat için kullandığımız malzemeye "stone" demek daha doğru olur. -"To rock" "sallamak" anlamına geliyor, bebeği sallarken kullanabiliriz. - "You rock!" dersek "Yakıyorsun! Adamsın! Harikasın!" anlamına geliyor. - "You are my rock!" ("sen benim kayamsın") dersek, "bana güç veriyorsun, beni destekliyorsun, sana güvenebilirim" anlamına gelir. Faydali oldu mu? Cheers!🐟 #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilizceöğreniyorum #ozelders #ozelingilizcedersi

10/30/2020, 2:17:43 PM

📌Who/that/which/whose!  Öğrencilerim bunları kullanmamayı tercih ediyor. Kafanız mı karışıyor acaba? Konuşma dilimizi basitleştirmeyelim, farklı yapıları kullanırsak dilimiz daha zengin olur. WHO: 🔸I like that woman. She lives next door. yerine 🔸I like the woman who lives next door. diyelim. 🔸My brother is a famous businessman. He owns a yacht. yerine 🔸My brother is a famous businessman who owns a yacht. diyelim. THAT/WHICH: 🔸Where is the cheese?-it was in the fridge Where is the cheese that/which was in the fridge? 🔸The machine broke down. It is working now. The machine that/which broke down is working now. 🔸I didn't like the book. I read it last week. I didn't like the book that/which I read last week. WHOSE: 🔸We saw some people. Their car had broken down. We saw some people whose car had broken down. 🔸A widow is a woman. Her husband is dead. A widow is a woman whose husband is dead. WHERE: 🔸I went to the restaurant. They serve the best steak there. I went to a restaurant where they serve the best steak. 🔸I live in a nice city. You can find the best museums there. I live in a nice city where you can find the best museums. #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilizceöğreniyorum #ingilizceöğreniyorum #ingilizcesözler #ingilizceden #ozelders #ozelingilizcedersi

10/28/2020, 2:27:30 PM

📌"Would" kelimesini anlatmamı istemiştiniz. Vakti geldi. Are you ready? "Would" bir şeyi hayal ederken kullandığımız bir kelime. It would be nice to buy a new house. (Yeni ev almak güzel olurdu.) Yapıya dikkat edelim:  1.It would be nice to... 🔸It would be nice to travel more. 🔸It would be nice to work less. 2. It would be nice if... (bu zaten "Second conditional" konusu-daha önce anlatmıştım) 🔸It would be great if my father worked less. 🔸It would be awful if he died. 3.I would + V (yapardım) 🔸I would call Sue, but I don't have her number. (Arardım, ama numarası yok.-şimdiki zamanı hayal ediyoruz) 🔸I would have called Sue, but I didn't have her number. (Arardım, ama numarası yoktu.-geçmişi hayal ediyoruz) 5. "Reported speech" konusunda kullanılıyor 🔸I'll phone you on Sunday.-Tom said he'd phone me on Sunday 🔸I promise I won't be late.-Ann promised she wouldn't be late. 6. Bazen "Would" geçmişte düzenli olarak yaptığımız eylemler için kullanılır. "Used to" gibi. 🔸My mum would always bake pies on Sundays. (Annem Pazarları hep turta yapardı.) 7. "Wouldn't do something"-bir şeyi yapmayı reddetmek  🔸I tried to warn him, but he wouldn't listen. (dinlemek istemedi) 🔸I was late last week, the car wouldn't start. (araba bir türlü çalışmadı) Cheers! #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilizceöğreniyorum #ingilizcesözler #ozelders #ozelingilizcedersi

10/27/2020, 7:53:37 PM

📌Try, need, help! Önemli fiiller, her gün kullandığımız fiiller bunlar. Yalnız bunlarla birlikte "to" mu kullanmamız lazım, "ing" mi yoksa başka bir şey mi? Kafa karıştırıcı, değil mi?  Basitleştirmeye çalışalım. 🐦"try to do" (çaba göstermek, denemek ve becerememek) -I was very tired, I tried to keep my eyes open, but I couldn't. -yapmaya çalıştım, olmadı. "try doing" (sorunu çözmek için bir şey yapmayı denemek) -The elevator is not working. -Try pressing the green button. -dene, belki sorunu çözersin anlamında. Karşılaştıralım: -I tried to move the table, but it was too heavy. (denedim, yapamadım) -I didn't like the way the furniture was arranged, so I tried moving the table. (sorunu çözmek için bunu denedim) 🐦"need to do" ve "need doing" I need to do something-benim bir şey yapmam lazım -I need to work out more -He needs to work harder if he wants to make progress -She doesn't need to come to the meeting Something needs doing-bir şey yapılmalı (daha çok pasif durumlar için) -The batteries in the radio need changing-piller değiştirilmeli -My jacket needs cleaning-ceketim temizlenmeli 🐦"Help to do", "help do" ve "can't help doing" İlk ikisinin anlamları aynı. -Can you help me to move the table? -Can you help me move the table? "I Can't help doing"=can't stop myself doing it. -She tried to be serious, but she couldn't help laughing. -I didn't want to show them that I was upset, but I couldn't help crying. Cheers! #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilizceöğreniyorum #ingilizceden #ingilizceşarkılar #ozelders #ozelingilizcedersi

10/26/2020, 12:45:26 PM

📌Up, off, out! Bu bağlaçlar neredeyse tüm fiillerle kullanılır ve fiilerin anlamlarını tamamen değiştirebilir, onlara farklı hava ve anlam katabilir. ✅"Up" bağlacı klasik "to write", "to pop", "to shake", "to go", "to come" gibi fiilerle kullanıldığında onlara güç katıyor, eylemi hızlandırıyor, daha etkili hale getiriyor. ------------- -I wanted to write to Jane, but I didn't have time. (Jane'e yazmak istiyordum ama vaktim olmadı) -Well, write her up now! (Hemen şimdi yazsana!) -------------- -Listen, we haven't played soccer for a month! (Bak, bir aydır futbol oynamıyoruz!) -Come up, let's play! (Gelsene, oynayalım!) --------------- -Only 2 days are left till the end of the vacation! (Tatilin sonuna kadar sadece 2 gün kaldı!) -So let's live it up! (Kalan zamanda çok eğlenelim/tam anlamıyla eğlenelim!) --------------- -I don't like his behavior, he'll end up in jail! (Davranışlarını/tarzını hiç beğenmiyorum, hapsi boylayacak!) ✅"Up" bağlacından biraz bahsettim, "out" ve "off" kaldı. ------------- "To kill" öldürmek anlamına geliyorsa "to kill off" kökünü kazımak, kılıçtan geçirmek, hepsini öldürmek anlamına gelir. ------------- "To shut up" ne demek? Doğru, "kapa çeneni". "To shut off" farklı mı peki? Tabi ki de.  -Mike, shut the hose off, the grass is getting to wet! (Mike, suyu kapatsana, çimler çok ıslanıyor!)  hose-hortum* ------------ "To let" izin vermek anlamına geliyor. "To let out"-serbest bırakmak, gitmesine izin vermek. 🔸5 bankayı soyan John hapisten çok sıkıldı. Sabahtan akşama kadar bağırıyor: -Please, let me out! ( Lütfen, beni serbest bırakın!) 🔸Psikologa gelen Jenny hikayesini anlatırken hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Psikolog: -It's ok, Jenny, let it out. (Sorun yok Jenny, içinde kalmasın, rahatla.) Cheers!🐮 #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilizceöğreniyorum #ingilizcesözler #ozelders #ozelingilizcedersi

10/24/2020, 4:46:23 PM

#english #teacher #iiienglishteacheriii #cool #fun #ielts #toefl #ingilizce #oğrenme #hoca #ingilizcehocasi #beşiktaş #nisantasi #maçka #مدرس #انكليزي #لغة #انكليزية

10/23/2020, 11:26:19 AM

📌Have something done!-bir şeyi yaptırmak. Söz verdiğim gibi yeni konuyu paylaşıyorum. ✅I scratched my car last night. I need to have it painted. Dün akşam arabamı çizdim. Onu boyatmam lazım. "I need to paint my car" deseydim o zaman arabayı kendim boyayacağım demek olurdu. "I need to have it painted" dersek o zaman başkasına yaptıracağız demek. ✅-Did you make your curtains yourself? (Perdeleri kendin mi diktin?) -No, I had them made at a local store. (Yaptırdım) Bu kalıbı farklı zamanlarda da kullanabiliriz.  ✅I'll have my hair cut next week. (Gelecek hafta saçımı kestireceğim) ✅I'd never have my hair cut, I like it long. (Saçımı hiç kesitirmezdim, uzun halini seviyorum) ✅I don't like having my photographs taken. (Fotoğraf çektirmeyi sevmiyorum)  ✅I had all my money stolen. (Bütün paramı çaldırdım) ✅If you fight, you'll have your nose broken. (Burnun kırılacak, "burnunu kırdıracaksın" diyorlar.) ✅"Have something done" yerine "Get something done" diyebiliriz. "Get" daha çok konuşma dilinde kullanılır. Cheers!🐥 #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilizceden #ingilizcesözler #ozelingilizcedersi #ozelders

10/22/2020, 3:32:17 PM

A Balcony in Nişantaşı #english #teacher #iiienglishteacheriii #cool #fun #ielts #toefl #ingilizce #oğrenme #hoca #ingilizcehocasi #beşiktaş #nisantasi #maçka #مدرس #انكليزي #لغة #انكليزية

10/22/2020, 2:55:23 PM

📌Kelime düzeni çok karmaşık bir konu! Bu sefer direkt örneklerden gidelim, hepsini açıklayacağım. -What time is it? (Saat kaç?) -Do you know what time it is? (Saat kaç olduğunu biliyor musunuz?) İlk soruda "is it" ana cümledir, ikinci soruda ise pozisyonu değişiyor ve artık yardımcı cümle haline  geldi ve ters dönüp "it is" oldu. İki cümlede de Present Simple kullanıyoruz. -What do you mean? (Ne kastediyorsun?) -Please explain what you mean. (Lütfen ne kastettiğini anlat.) İlk soruda "you mean" ana cümledir, ikinci cümlede ise yerleri değişiyor ve "you mean" olarak kullanılıyor, bu da artık ana cümle değil, yardımcı cümledir. İkisinde de Present Simple kullanıyoruz. -Who are these people? (Bu insanlar kim?) -I don't know who these people are. (Bu insanların kim olduklarını bilmiyorum.) İlk soruda "are...people" ana cümledir ve soru şeklinde kullanılıyor, ikinci cümlede ise kelimelerin yerleri değişiyor ve "people are" olarak kullanılıyor, bu da artık ana cümle değil, yardımcı cümledir. İkisinde de Present Simple kullanıyoruz.   -Why did she leave early? (O neden erken ayrıldı?) -I wonder why she left early. (Onun neden erken ayrıldığını merak ediyorum)  İlk soruda "did she leave" ana cümledir ve soru halindedir, ikinci cümlede ise pozitif cümle halini alıyor ve kelimelerin yerleri değişiyor. İkisinde de Past Simple kullanıyoruz. Başka uygun soru sözcüğü kullanamıyorsanız (why, what, who, vs.) "if" ve  "whether" kullanın! -Did anybody see you? (Birileri seni gördü mü?) -Do you know if/whether anybody saw you? (Birilerinin seni görüp görmediğini biliyor musun?) Aynı mantık burada da geçerli. Bu konuyu Reported Speech'ten önce anlamanız çok önemli, benzer cümleleri antreman için yazabilirsiniz. Cheers!🐇 #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilizcesözler #ingilizce #ozelders #ozelingilizcedersi

10/19/2020, 2:47:20 PM

Collocation 1 #english #teacher #iiienglishteacheriii #cool #fun #ielts #toefl #ingilizce #oğrenme #hoca #ingilizcehocasi #beşiktaş #nisantasi #maçka #مدرس #انكليزي #لغة #انكليزية

10/17/2020, 6:14:43 PM

📌"Enough" kelimesinin kullanımına bakalım mı? Boyle kullanilabilir: 🐮Adj.+enough (She is not good enough./ The quality is not high enough.) 🐮Adv.+enough (You don't work hard enough./ She didn't try hard enough.) 🐮Enough.+Noun (We don't have enough bread/ Do you have enough experience?) 🐮Enough - tek başına ( We've got enough!/You can't have enough!) ❌Yasaklar: We didn't have enough time (NOT the time wasn't enough!) There is enough money (NOT the money is enough!) Yani "enough" özne veya yüklem yerini almamalı. 🐮"Enough for something" I have enough money for a new dress. 🐮"Enough to do something" I have enough money to buy a new dress. Cheers! #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilizceöğreniyorum #ingilizce #ingilizcesözler #ozelders #ozelingilizcedersi

10/14/2020, 3:29:03 PM

📌Tüm modalleri tek sayfada toplayayım dedim, ilkokuldayken özel ders aldığım İngilizce öğretmenim bana bu şekilde aktarmıştı, ben de sizlerle paylaşayım, beğendiyseniz like koymayı unutmayın, bana motivasyon olsun😊: ✅I must do my homework. (KENDI kararınızla ödevi yapacaksınız, önemini siz biliyorsunuz, kimse zorla yaptırmıyor) ✅I have to do my homework. (ya kural var, ya anneniz-babanız zorluyor, ya da sizi zorlayan başka DIŞ etkenler var) ✅I managed to do my homework. (Size engel olan koşullar vardı ama yine de ödevi yapmayı becerdiniz) ✅I'm able to do my homework. (Mesela eskisi kadar hasta değilim, yürüyebiliyorum, hatta ödevi bile yapabiliyorum) ✅I might do my homework. (Belki ödevi yaparım, ama küçük ihtimal var) ✅I could do my homework. (Belki ödevi yaparım, biraz daha büyük ihtimal var, 50-50) ✅You may do your homework now. (İzin veriyorlar) ✅I'm supposed to do my homework. ("have to" fiiline benziyor, dış etkenlerden dolayı yapmak zorundayız, ya kural var ya da benden birşey bekleniyor) Cheers!🐥 #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilizceöğreniyorum #ingilizcesözler #ozelders #ozelingilizcedersi

10/12/2020, 12:25:23 PM

📌Modal verbs "CAN", "BE ABLE TO", "MANAGED TO" and "COULD" :) Güzel bir konu, sevdiğim bir konu! Ready, steady, go! 🐐can (-abil, -ebil), "can+V" olarak kullanılıyor, negatif hali "can't" veya "cannot". -Can you draw? -I can swim well! -She can't swim. She and her sister can sing well though. 🐐"Can" fiilinin sadece 2 şekli var: can (present), could (past) 🐐"Can" fiilini kullanamıyorsak yerine "be able to" fiilini kullanabiliriz. Aynı anlama geliyorlar aslında, sadece "can" kullanılabiliyorsa diğer fiil tercih edilmiyor. -I can't sleep/I haven't been able to sleep. -Alisa can come tomorrow/Alisa might be able to come tomorrow. (Belki gelebilir) -She can speak French/Applicants must be able to speak French. (burada zaten "must" var, "konuşabilmeli" dememiz gerekiyor, "must can" diyemeyiz, bu yüzden "must be able to" kullanıyoruz. -Will you be able to come? ("can" gelecek zamanda da kullanılamıyor!) 🐐"Could" (negatif "couldn't/could not), "can" fiilinin geçmiş hali olarak kullanılabilir, bir ihtimali belirtmek için veya kibarca izin istemek için kullanılabilir: -I could taste the salt on my lips ( "Could" daha çok "see", "hear", "feel", "remember", "understand" fiileriyle kullanılıyor). -I could help Mike, if he does what I want. (ihtimal) -Could you close the door, please? (kibarca istiyoruz) 🐐"Could" genel olarak yapabildiğimiz şeyler için kullanılır, "was/were able to" ve "managed to" daha spesifik durumlarda kullanılır ve "birşey yapmayı becerdim" anlamına gelebilir: -The fire scared me, but fortunately I managed to escape. (kaçmayı becerdim) -I managed to finish the project in time, although it was very difficult.  (projeyi bitirmeyi becerdim). 🐐Karşılaştırın bakalım: -I was a great chess player when I was young, I could beat anybody. (genel olarak her oyunu kazanıyordum) -I was playing chess with Mike. He was so good, but I managed to win. (spesifik durumda kazanmayı becerdim) Cheers! #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilizceöğreniyorum #ingilizce #ingilizcesözler #ozelders #ozelingilizcedersi

10/9/2020, 3:30:08 PM

📌Phrasal verbs.  Look (bakmak) fiili çok yaygın olarak kullanılıyor. Ama yanına farklı bağlaçları eklersek çok fazla farklı fiil elde edebiliriz. Hepsi günlük İngilizcede kullanılıyor.  Hatırladıklarımı sizinle paylaşıyorum:  🌾To look out- to be careful -Look out! The car is moving. 🌾To look around-to look at things somewhere -Look around, the trees are beautiful. 🌾To look through-to read something quickly -I looked through the book. 🌾To look for-to search for -I've been looking for you all day. 🌾To look after-to take care of somebody -Don't worry, I'll look after you if you lose your job. 🌾To look up- to search for information -I don't know what "encyclopedia" means, I'll look it up. 🌾To look forward to-to be excited about some future evet -I'm looking forward to my trip to London. Cheers! #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ingilicekonusma #ingilizceöğreniyorum #ozelingilizcedersi #ozelders

10/7/2020, 3:12:23 PM

Very. Can you complete these? 1. Destitute = very ....... 2. Dull = very ...... 3. Ravenous = Very ...... 4. Perched = Very ........ 5. Anxious = very ....... 6. Rapid = very....... 7. Exhausted = Very....... #english #teacher #iiienglishteacheriii #cool #fun #ielts #toefl #ingilizce #oğrenme #hoca #ingilizcehocasi #beşiktaş #nisantasi #maçka #مدرس #انكليزي #لغة #انكليزية

10/5/2020, 10:25:52 PM

📌Kıyafetlerı giyerken ve çıkartırken kullanacagimiz bazı kelimeleri bilmemiz gerekiyor ama normalde bunları kimse öğretmiyor. Aklima gelenleri siraliyorum: 🐊backwards-ters (önü arkada, arkası önde olaçak şekilde) Your t-shirt is on backwards! (Tshirtunu ters giydin) Bu arada bu cümlede neden "on" bağlacını kullanıyoruz? Bu da "to put on" (giymek) fiilinden geliyor. Mesela: I put my coat on-paltomu giyiyorum. My coat is on-palto üstümde. 🐊inside out-ters (içi dışarıda olacak şekilde) Your t-shirt is inside out, I can see all the seams. (T-shirtunu ters giydin, tüm dikişlerini görüyorum) ✅Bu arada "seam" kıyafetlerdeki dikişler için kullanılır ("seamless"-dikişsiz). ✅"Stitch" de dikişler için kullanılır, yalnızca cerrahi dikişler ve örgü için. 🐊upside down-ters (üstü altta, alt üstte olacak şekilde) I turned my suitcase upside down and shook it until my passport fell out of it. 🐊to zip/to unzip-fermuarı açmak/kapatmak 🐊to button/to unbutton-düğmeleri açmak/kapatmak 🐊to tie shoe laces/ to tie a shoe/ to lace the shoe-bağcıkları bağlamak 🐊to come undone/untied (shoe)-bağcıkların çözülmesi. My shoe came undone/untied (bağcıklarım cözüldü). Cheers!🍀 #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizceöğreniyorum #ingilizcedeyimler #ingilicekonusma #ozelders #ozelingilizcedersi

10/3/2020, 8:25:17 PM

😈Slang!  Bir kaç güzel ifade daha paylaşmak istiyorum: 🌳at sea-"denizde" demek aslında, ama başka bir anlamı var: "kafanın karışması, ne yapacağını bilmemek" The situation was difficult. John was at sea (John ne yapacağını bilmiyordu). 🌳at death's door-ölümün eşiğinde, bir ayağı mezarda The soldier was wounded and seemed to be at death's door. (to be wounded-yaralanmak, seem to be +adj.-...gibi gorunmek) 🌳On the tip of my tongue-dilimin ucunda  Her name was on the tip of my tongue and yet I couldn't remember it. 🌳At sixes and sevens-kargaşa, karmaşık durum, telaş We were at sixes and sevens last week at the office. 🌳Babe in the woods-acemi, ne yaptığını bilmeyen (woods orman demek bu arada, yani "ormandaki bebek" anlamına geliyor aslında) It was our first time on the mission. We were like babes in the woods. #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilizcesözler #ingilizce #ingilizceöğretmeni #ozelders #ozelingilizcedersi

10/2/2020, 10:19:09 AM

🔢Tarihler. Her gün kullanmamız gerekiyor ve her gün bu konuda hata yapıyoruz. Ben de hataları düzeltmeyi seviyorum en çok. Baştan öğretmeyi değil. Zaten bütün paylaştığım konular da derslerimden alındı, hepsi öğrencilerimin yaptıkları hatalardan aklıma geliyor. Çoğu insan aynı hataları yapıyor, çünkü bütün öğrencilerim Türk. Demek ki İngilizce konuşurken Türkçe ile bağlantı kurarak belirli seçimler yapıyorsunuz, sonra aynı hatalar ortaya çıkıyor. Gelelim tarihlere: Konferans 5 Kasım 2020'de düzenlenecek" diyelim. The conference will be held on 5th November 2020. The conference will be held on November 5th, 2020. Sizce hangisi doğru? Hiç uğraşmayın çünkü ikisi de doğru. Yalnız ilki British English. Gün-ay-yıl şeklinde yazılır. Virgül kullanılmaz. İkinci cümle ise American English. Amerikalılar tarihleri ay-gün-yıl şeklinde yazar, evraklarda görürseniz kafanız karışabilir. Gün ve yıldan sonra virgül kullanılır. Okunuşu ve başka detaylar için resimlere bakın. Cheers!😊 #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilizcesözler #ingilizce #ozelders #ozelingilizcedersi

9/30/2020, 8:57:13 PM

📌Slang konusuna devam ediyoruz söz verdiğim gibi. Bunları not edin ve hemen uygulamaya başlayın. 🐘All ears-dikkatli dinlemek Come on, Mike, tell me your story. I'm all ears. 🐘All eyes-tüm dikkatiyle izlemek, ilgi ile izlemek When I first came to London, I was all eyes. 🐘Allright=alright-ok I'm not hurt, I'm alright. 🐘Ants in one's pants-diken üstünde oturmak (excited, worried) During their talk Jane's got ants in her pants, she couldn't stop blinking. 🐘All shook up-derinden sarsılmış She was still all shook up after that accident. 🐘Around the corner-yakında, yanında Don't worry, I have a feeling that the right job for you is just around the corner. Enough for today?😊 Cheers!🍀 #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilizceöğreniyorum #ingilizcesözler #ingilizce #ozelders #ozelingilizcedersi

9/29/2020, 1:10:18 PM

📌Bugün konuşma dilinde işinize yarayacak ifadelere dönmek istiyorum. "A" ile başlayanları sıralayayım ki kafanız karışmasın: 🍃A: en iyi not -I got an A on my English test! 🍃About time:sonunda, vakti geldi (sonrasında V2 kullanılır!). -John, it's about time you got up and left.  🍃About to: ...mak üzere, neredeyse, yakın. -Where is Mr. Smith? -Oh, wait here, he is about to come. (gelmek üzere) 🍃To ace: çok iyi yapmak, başarmak -The exam was yesterday and I aced it!  -I'm not worried, I always ace it at job interviews. 🍃Actually: aslında -Actually I don't know when I'll be available. 🍃To act up: kötü davranmak, sorun yaratmak. -My teenage daughter is acting up again. -Something's wrong with my car, the engine is acting up again. 🍃To add fuel to the flame: ateşe körükle gitmek -After the fight he blamed me for everything. He is always adding fuel to the flame, it's exhausting. 🍃Ain't- "I am not" (şarkılarda veya sokak dilinde kullanılan kısaltma). -I ain't gonna cry no more ("Daha fazla ağlamayacağım"-slang dolu bir cümle! Hem "ain't", hem "gonna", hem "any more" yerine gramer açısından doğru olmayan "no more" var.)  Bu kadar yeter mi? "A" harfi bitmedi, yarın devam edelim. Cheers!🐮 #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilizceöğreniyorum #ingilizcesözler #ingilizce #ozelders #ozelingilizcedersi

9/28/2020, 3:49:17 PM

Vocabulary 🕶️ #english #teacher #iiienglishteacheriii #cool #fun #ielts #toefl #ingilizce #hoca #ingilizcehocasi #beşiktaş #nisantasi #maçka #مدرس #انكليزي #لغة #انكليزية

9/27/2020, 7:34:41 PM

Let's see how creative the comments can get. 😍 #english #teacher #iiienglishteacheriii #cool #fun #ielts #toefl #ingilizce #hoca #ingilizcehocasi #beşiktaş #nisantasi #maçka #مدرس #انكليزي #لغة #انكليزية

9/26/2020, 5:53:52 PM

🐌Dün konuştuğumuz konu kolay değildi, özellikle B1 altındaki öğrenciler için. Şimdi onu biraz daha açmak istiyorum. Dediğim gibi "that" kelimesini bazen cümleden atabiliyoruz (anlam değişmiyorsa). Ama anlamın değişip değişmediğini anlamak da ayrı bir dert, onun için seviyeniz biraz yüksek olmalı. Seviyeniz yeterli değilse durumu başka bir şekilde çözebilirsiniz.  Birlikte bakalım: 1. I know a shop that sells nice clothes (Burada 1 özne ve 1 yüklem var -ben biliyorum. "That"ten sonraki kısım tam cümle değil, özne yok.). Bu cümleden "that" kelimesini atarsak anlam bozulur. I know a shop sells nice clothes.-Anlamsız! 2. I like the cookies that my mum makes. (Burada ilk kısımda 1 özne ve 1 yüklem var-ben seviyorum. İkinci kısımda da 1 özne ve 1 yüklem var-annem yapıyor). İşte böyle cümlelerde "that" kelimesini atabilirsiniz ve anlam bozulmuyor. I like the cookies my mum makes. Çok güzel! Anlam aynı kaldı. Yani: 2 özne 2 yüklem varsa "that" atılabilir. 1 özne eksikse "that" atılamaz. Cheers!🐦 #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilizceöğreniyorum #ingilizcesözler #ingilizcesözler #ingilizce #ozelders #ozelingilizcedersi

9/26/2020, 4:47:48 PM

İlginç bir konu, dikkatli okuyun.😎 Zor devrik cümlelerden bahsetmek istiyorum. Neredeyse herkes burada hata yapıyor, halbuki cümlenin çatısını çözerseniz buna benzer bütün cümleleri aynı kalıba sokabileceksiniz. Kolaydan başlayalım: 🔹Sevdiğim kitap-the book that I love (that gibi kelimeler olmadan da olur-the book I love) 🔹Tanıdığım kişi-a person I know 🔹Anlamadığım ders-the lesson I don't understand 🔹Kaybettiğim cüzdan-the wallet I lost (ikinci kısımda geçmiş zamana geçtik, fark ettiniz mi? Çünkü geçmişte kaybettik, bitti. Bir önceki cümlede ise geniş zamanı kullanıyoruz çünkü dersi şimdi anlamıyorum diye karar verdim, metinde bu dersi geçmişte anlamadığıma işaret eden sözler olsaydı burada da geçmiş zamanı kullanırdım, "the lesson I didn't understand" derdim). Şimdi bu ifadeleri uzatıp düzgün cümleler kuralım: 🔹The book that I love is on the table.  🔹He is just a person I know. 🔹The lesson I don't understand is physics. 🔹The wallet I lost was found by my neighbor. Yükarıda ilk yazdığımız ifadeleri normal cümlelere bir özne olarak koyduk. Böyle güzel uzun cümleler yerine daha basit cümleleri kurabilirdik tabi. 🔹The book that I love is on the table.- The book is on the table. I love this book. Ama biz güzel konuşmayı öğrenip dilimizi zenginleştirmeye çalışalım.  Üşenmezseniz postun altına benzer örnekleri yazın, hepsini tek tek düzelteceğim. Sizin için faydalı olacaktır.😊 Cheers!🐊 #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilizceöğreniyorum #ingilizcesözler #ingilizce #ozelders #ozelingilizcedersi

9/25/2020, 1:35:01 PM

📌İngilizceyi öğrenmeye başladığımızda Present Simple'dan başlamıştık. Ne zordu!  Sonra Present Continuous geldi. Kafa karıştı. Bu en temel konuları hatırlıyor musunuz?  Bazen bakıyorum, insanlar bir taraftan bunları biliyor, bir taraftan da çok karıştırıyorlar sanki.  Farklarına ilk ve son defa bakalım, tam otursun ve bu konuyu artık kapatalım diyorum.😊 ☔Present Simple:  Düzenli olarak tekrarlanan eylemler için kullanılır. *I usually go to school by bus. *I work at a textile company. Signal words: always, usually, sometimes, occasionally, frequently, every Monday, year, week,..., rarely, never, seldom. ☔Present Continuous: Konuşma sırasında gerçekleşen eylemler için kullanılır. *I'm going to school now. *Don't disturb me. I'm working now! *Look! He is stealing her purse! Signal words: at the moment, now, right now, today, listen!, look! P.S. to be, to love, to like, to want fiilleri çoğu zaman ING eki almaz, bu yüzden bu iki zaman arasında seçmeniz gerekiyorsa Present Simple'i seçin. Cheers!🐱 #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilizceöğreniyorum #ingilizcesözler #ozelders #ozelingilizcedersi

9/24/2020, 3:31:08 PM

Keşkeler, keşkeler... Herkesin hayatında mutlaka bir-iki ya da 1500 keşke vardır.😁 Bazılarımız üniversitede istemedikleri bölümü seçti diye pişman, bazılarımız fırsat varken yapmadıkları şeylerden pişman... Böyle yapsaydım, şöyle olurdu demiyor muyuz? Liste sonsuz.   İngilizcenin temel konularından biri "If sentences". Her sınavda sorulur, günlük konuşmada çok kullanılır ve herkesin kafasını güzelce karıştırır. 4 tür var, çok basit bir şekilde anlatacağım:   🐇Type 0:   Her zaman doğru olan şeyler için kullanılır. If'li kısımda da, ikinci kısımda da Present Simple kullanılır. “If you start the engine, you hear that strange sound.”   🐇Type 1:   Gelecekle ilgili muhtemel durumları açıklar. If'li kısımda Present Simple, ikinci kısımda Future Simple kullanılır.   “If she comes home late, she will get in trouble.”     🐇Type 2:   Büyük ihtimalle gerçekleşmeyecek hayallerimiz için kullanılır. If'li kısımda Past Simple, ikinci kısımda would+V1 kullanılır.   “Would you jump out of a plane if you had a parachute?” 🐇Type 3: Geçmişle ilgili hayallerimiz için kullanılır (keşke olsaydı ama ne yazık ki olmadı diye düşünüyorsak). If'li kısımda Past Perfect, ikinci kısımda da Would+have+V3 kullanılır. “If he had taken the train, he wouldn’t have had a car accident.” Watch my stories for a quiz🐩 Cheers! #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilizceöğreniyorum #ingilizcesözler #ingilizceöğretmeni #ingilizeci #ozelders #ozelingilizcedersi

9/23/2020, 12:25:19 PM

Sağlık ve bakım!📌 Yine herkesin ihtiyacı olan ama kimsenin bilmediği kelimelere bakalım. Mesela eczaneye gidip yara bandı alacaksınız, derdinizi anlatabilir misiniz? Veya evde masaya çarptınız, ayağınız morardı, "morluk nereden çıktı?" sorusunu anlayacak mısınız? O zaman başlıyoruz: 🐢bruise-morluk She's got a huge bruise on her arm. 🐢to bruise-morarmak 🐢bruised-morarmış The sight of her bruised cheek made his blood boil.  🐢band-aid-yara bandı 🐢to twist one's ankle-ayağı burkmak 🐢to get a sunburn- güneşte yanmak 🐢to mow the lawn-bahçedeki çimleri biçmek 🐢to get the eyebrows done-kaşları aldırmak 🐢to have a mani-pedi- manikür pedikür yaptırmak 🐢to slip on something-kaymak I slipped on a banana peel and broke my arm. 🐢to trip over-bir şeye takılmak I tripped over a chair and fell. 🐢to hit the head on something- kafayı bir şeye vurmak I hit my head on the door. 🐢scratch-çizik I have a scratch on my arm and it's bleeding. Şimdilik bu kadar yeter. Cheers! 🍄 #ingilizcehocasi #ingilizcesarkilar #ingilizcedeyimler #ingilizcesözler #ingilizce #ingilizceöğretmeni #ingilizeci #ozelders #ozelingilizcedersi

9/22/2020, 2:41:41 PM